Bugün, 6 Aralık 2014‘te Herakleidon caddesi ile Thessalonikis caddesinin kesiştiği yerdeki Atina Melina Kültür Merkezi’ni işgal ettik.
İşgal, Alexandros Grigoropoulos cinayetinden 6 yıl sonra, Nikos Romanos’un sürmekte olan mücadelesiyle bir dayanışma eylemidir.
Amacımız çokyönlü anarşist hareketin devam etmesi ve artmasıdır. Sosyal savaşın kuvvetlenmesine katkı sağlayan tüm girişimleri destekliyoruz.
Açlık grevine çıkan Nikos Romanos, Yannis Michailidis, Andreas-Dimitris Bourzoukos ve Dimitris Politis’in mücadelelerinin zaferi için.
Ayrıca Patras’taki Aghios Stefanos hapishanesine kapatılan ve 3 Aralık’tan beri açlık grevinde olan Messolonghi’den Gou.Sou. yoldaşa güç vermek için.
Suriyeli mültecilerin mücadelesini destekliyoruz.
Farklı Yunan hapishanelerinde, hücrelerine girmeyi reddeden, cezaevi yemeğini geri çeviren ve sembolik açlık grevi yapan tüm savaşçıları sıkılı yumruklarımızla selam ediyoruz.
11 Ekim 2013 Cuma günü erken saatlerde, Atina’da Neos Kosmos bölgesindeki Pyrras ve Delacroix sokaklarının kesiştiği yerde bulunan DC 93-3 plakalı diplomatik heyet aracını ateşe verdik.
Bu eylemi tüm kalbimizle Velventos, Kozani’deki iki soygunla suçlanan ve Kasım sonunda* davası görülecek olan yoldaşlarımıza ve öldürülen antifaşist Pavlov Fyssas’ın anısına adıyoruz.
Korku ve ölüm düşüncesine alışık olmamalıyız. Elimizdeki tüm imkanlarla bu çağdaş totaliterciliğe direnmeliyiz.
Kendi yapılarımızı oluşturuyor, yoldaşca ilişkilerimizi güçlendiriyor ve genişletiyor, ve anarşi ve komünizm için zemin hazırlıyoruz. Tek çare sosyal devrim…
“Benim haklarımı halk getirecek”
—Samira İbrahim, Mart 2011’de ‘bekaret testi’ne zorlanan aktivist
Yüzler değişti ama sistem aynı. Baskıcı. Otoriter. Diktatör. Mevcudiyetini sınır tanımayan vahşete dayanan bir güvenlik yapısı üzerinden kurmuş. Stratejisi terör, işkence en berbat silahı: dayak, ellerinden ayaklarından asma, elektrik verme, planlı cinsel saldırı. İşkence çok yaygın ve birçok farklı ortamda gerçekleşiyor: polis karakolları, hapishane hücreleri, sokaklarda, ve hatta yüksek mahkemede.
Milli Polis Gün’ünde İçişleri Bakanlığının vahşetine karşı öfke dalgası olarak başlayan ve Hüsnü Mübarek’in devrilmesiyle sonuçlanan devrimin ertesinde Mısır’ın “sivil’ bir başkanı oldu, Müslüman Kardeşler’den Muhammed Mursi. Müslüman Kardeşler dini ahlaki kavramlara sözde bağlılık gösterirken, aslında Mısır devletinin silahı olan sistematik işkence uygulama mirasını devam ettiriyordu, Mübarek’in düşüşünden 18 ay sonra aynı şekilde SCAF’ın askeri cuntası da bunu devam ettiriyor. Bu gayriresmi hükümet politikasının sonucunda bilinmeyen sayıda Mısırlı polis karakollarında ve hapishanelerde ölüyor veya feci şekilde yaralanıyor.
Mübarek’ten askeri cuntaya ve şimdi de Müslüman Kardeşler’e işkence, özellikle de cinsel işkence, Mısırlılar için sürekli bir tehdit teşkil ediyor. Bunun çok sayıda örneği var, Mübarek rejiminde Emed El Kabir, SCAF askeri cuntasında Ahmed Reşad ve Müslüman Kardeşler’in yönetiminde Ayman Mehanna. 2005’te Mübarek rejiminde kadın protestocuların ve gazetecilerin cinsel saldırıya uğramasından, 2011 Mart’ında SCAF’ın gözaltına alınan aktivistlere ‘bekaret testi’ uygulamasına, daha yakınlarda Müslüman Kardeşler yönetimi sırasında Yasmin El Baramavi’ye ve başkalarına protesto mekanlarında uygulanan planlı cinsel saldırılara, organize cinsel işkence devletin muhaliflerine karşı kullandığı bir silah olmaya devam ediyor.
Bu cinsel işkencenin yapılış amacı itiraf ettirme veya bilgi edinme değil, kendileriyle aynı fikirde olmayanları aşağılamak, korkutmak ve susturmak. Cinsel işkencede erkek-kadın, yaşlı-genç ayrımı yok. Hapishane ve polis hücrelerinin içinde ya da dışında ülkenin birçok yerinde gerçekleştiriliyor. Cinsel işkence, haklarını korumakla yükümlü hakimlerin sadece birkaç metre yakınında Ahmed Taha’nın tecavüze uğradığı Yüksek Mahkeme binasına kadar ulaştı.
Bu video, “Cinsel İşkence Sistematiktir: Mübarek ve SCAF’den Müslüman Kardeşlere”, işkencecileri tarafından susturulmayı reddeden cinsel işkence mağdurlarının tanıklıklarını bir araya getiriyor. Bu insanlar, ülkeyi yönetenlerin korkaklıklarına ve suçluluklarına karşı tanıklık etmek için zedelenen onurlarının üstesinden geldiler. Bu video, hapishanelerde, polis karakollarında ve sokaklarda işlenen cinsel suçlara karşı yeni bir medya kampanyasının çıkışını haber veriyor.
Ve devlet vahşetinin suratına karşı “insan onuru” ve “adalet” talep eden devrime sadık kalınmasını istiyor.
Bu eylem dünya çapında tutuklanmış olan tüm anarşistlerle dayanışmak ve baskıya karşı çağrısı yapılan uluslararası dayanışma eylemlerinin bir parçası olarak gerçekleştirildi. İlk pankart bugünkü uluslararası durumun anarşist bir yorumlanmasından bahsediyordu. Pankartta şöyle yazıyordu: “Kriz ve tasarruf, Kapitalizm ve Devlettir. Bundan kurtulmak için, yok edilmeliler! Yaşasın sosyal devrim!”
İkincisi 1 Mayıs 2012′deki ayaklanmaları takiben tutuklanan Türkiyeli 15 anarşiste adanmıştır: “Türkiyeli 15 Anarşistle Aktif Dayanışma. Anarşist Tutsaklara Özgürlük”
Üçüncüsü ise 1 Haziran 2011′de Santiago’da bir bankanın dışında gerçekleşen patlamanın ardından ciddi şekilde yaralanarak hapse atılan Şilili anarşist savaşçı Luciano “Tortuga” Pitronello’ya (hayvan/yeryüzü kurtuluş mücadelesinde tanınan bir isim) ithafen asılmıştır. 2012 Mayısında patlayıcı üretmek, taşımak ve kullanmatan 12 yıl hapse mahkum edildi. Pankartta şu yazıyor: “Heryerde, Sermaye ve Devlete karşı isyanlar patlak veriyor. Hapishaneye karşı: Tortuga ve diğerlerine özgürlük. Yaşasın Devrim!”
Elbette, bu davalar anarşistlere karşı gerçekleşen baskı politika ve uygulamaları arasında biliniyor oldukları için gerçekleştirildi. Ama bu diğer yoldaşları unuttuğumuz anlamına gelmiyor. Dayanışmamız ve arkadaşılığımız herhangi bir aracı omadan tüm hiyerarşilere, baskı ve tahakküm aygıtlarına Sermayeye, Devlete, Patriarkiye, genelde sömürüye karşı mücadele eden tüm yodaşlara gönderiyoruz. Elbette anti-otoriter ilkeleriyle tutarlı ve gerekli gören ve varolan düzeni yok etmek ve en sonunda özgürce yaşamak isteyen herkese.
Özgürlük kurulacak bir sosyal ilişki biçimidir… Sınırların ötesinde alevlenen sevgilerimizle!
Paskalya için kayıtsızlık tapınaklarını tüm iyi vatandaşlar dolduruken, Halandri ve Holargos’un kuzey banliyölerinde LAOS ve PASOK’un ofislerine boya ile saldırıldı. Bu eylem 12 gündür açlık grevinde olan Mitroussias, Sakkas, Karagiannidis için dayanışmak için yapıldı.
10 Ocak sabahı, Devrimci Mücadele (Epanastatikos Agonas, davaları sürüyor) davasıyla dayanışma grubuna mensup yaklaşık yirmi kişi, Kifisias Caddesi’ndeki ticari radyo flash.gr’ye girerek, yargılananlarla dayanışma mesajlarını iletmek için istasyonun yayınını kesti.
Radyonun yöneticisi ya da çalışanları resmi olarak polis müdahalesi talep etmemelerine rağmen bir sürü polis (motorsikletli DIAS birimleri, MAT gibi ekipler, sivil kıyafetli polisler ve diğerleri) olay yerine geldiler ve binayı kuşattılar. İçerde radyonun ofislerinde saatlerce mahsur kaldıktan sonra, öğlen saat ikide, dayanışma müdahalesine katılan anarşistler toplu halde gözaltına alındılar ve Alexandras Caddesi’ndeki polis merkezine götürüldüler: Polis ekipleriyle birlikte iki savcı da radyo istasyonunu basarak yoldaşları binadan çıkmaya zorladı; hepsi kelepçelendi ve cep telefonlarına el koyularak polis otobüslerinde tutuldular.
Haber yayılır yayılmaz, anarşistler polis merkezinin (GADA) önünde toplandılar. Dayanışma protestosuna yaklaşık 100 kişi katıldı (ön-toplanma noktası: Ambelokipi meto istasyonu).
Gözaltına alınan 20 kişi tarafından yayınlanan metin aşağıda:
Bugün, 10 Ocak 2012’de, anarşist/anti-otoriter hareketten yoldaşlar, 5 Ekim 2011’den beri Koridallos cezaevinde özel mahkemede süren Devrimci Mücadele davası için dayanışma kapsamında, ticari radyo istasyonu Flash 96 FM’e bir müdahale gerçekleştirdik.
30 Kasım, çarşamba günü, Atina’nın güneyinde Nea Smirni banliyösünde bir süpermarket kamulaştırması daha gerçekleştirildi. Doğrudan eylemi gerçekleştiren yoldaşlar aşağıdaki bildiriyi yayınladılar:
“[…] Sınıfların ortak çıkarları için birleşerek, dünyanın zenginlik üreticileri, hayatlarımızı hakimiyet altına alanlara hergün tepki vermelidir.
Grevlerle, işgallerle, üniformalı piçlerle çatışarak, süpermarketler ve çokuluslu şirketlerin kolektif kamulaştırılmasıyla, üretim araçlarını kurtararak ve yaygın sabotajlar yaparak, sömürenlerin zenginliklerinin sömürülenlerin kanı olduğunu açıkça ortaya koymalıyız.”
Koridallos cezaevindeki özel mahkemenin avlusunda yapılan Devrimci Mücadele bildirisi (5 Ekim 2011)
Devlet’in Devrimci Mücadele’ye karşı saldırılarının ve tutuklamalarının, cuntanın, troykanın ve PASOK hükümetinin Yunan toplumuna dayatmalarıyla bağlantılı olduğu ve hükümetteki sosyalfaşistlerin darbeci bir tavırla, ülkenin, milletlerüstü ekonomik ve politik elitlerine tabi kılınması için yaptığı anlaşmanın imzalanmasıyla ilişkilendirildiği tarihsel olarak kaydedilmiştir (ayrıca kitle iletişim araçlarında ifade edilmiştir).
O zamandan beri, burası, sosyal serveti insafsızca yağmalayan ve imtiyazlı olmayan insanların emeğini daha şiddetli istismar eden Sermaye ve siyasi gücün eşi görülmemiş acımasız saldırılarının yaşandığı karanlık bir döneme girdi. Kapitalizm ve piyasa ekonomisini vuran, temsili demokrasinin politik ve sosyal temellerini aşındıran, sosyal dayanaklarını onarılamaz şekilde baltalayan sistematik krizin ortasında, ekonomik ve politik sistemin hayatta kalması için nüfusun büyük bir bölümünün ötenazisi gerekir.
Bunu, bugün çoğu insan yaşıyor, ve topluma politik mektubumuzda (ki bu mektupla Devrimci Mücadeleye katılma politik sorumluluğunu üstlendik) belirttiğimiz gibi, ortak sağduyumuzu oluşturan bir olay olan, İkinci Dünya Savaşındaki Nazi işgalinde uygulanan şiddetle yarışan bir şiddet söz konusudur.
Bugün, bir buçuk yılın ardından bu dava, Devrimci Mücadele’ye karşı sürdürülen dava, tarihi olarak Yunan devletinin iflası ile ilişkilendirilecektir.
İç ödemelerin askıya alınması halihazırda bir gerçektir. Çöküş sürmektedir ve yakında çöküş tamamlanacaktır ve bizim görüşümüz sonunda kontrol edilemeyecek olacağıdır.
Devrimci Mücadele hareketi, tamamen siyasi özelliklere ve derin toplumsal ve sınıfsal eleştiriye sahip devrimci hareket, büyük ölçüde topluma hergün daha fazla yayılan politik eğilimi yansıtmaktadır: Ekonomik ve politik güce karşı hemen, acilen, hatta silahlı bir saldırı örgütleme gereksinimi.
Bugün, çürümüş sisteme karşı silahlı proleter karşı-saldırının gerekliliği, sadece Devrimci Mücadele’nin metinlerinde ifade edilmiyor; Devlet ve Sermayenin çağdaş diktatörlüğünden kendimizi kurtarmanın, sistematik krizden kesin olarak çıkmanın, insanlığın ve gezegenin milletler ötesi elitin vahşi sömürüsüyle tüketilmesini önlemenin tek yolunun bu olduğu daha fazla kabul gördükçe artan sayıda insanın düşüncelerinde ve sözlerinde de yerini buluyor.
Bu dava, bizim için, mücadelemizde bir andır; rejimin hücrelerindeki esaretimiz boyunca geçen zaman da öyle. Çağdaş totalitarizme, kapitalist sisteme ve temsili demokrasiye karşı savaşmayı asla kesmeyeceğiz. Hücrelerden de olsa, Toplumsal Devrim’in gerekliliğini haykırmayı asla kesmeyeceğiz. Bu davada yargılanacak olan Devrimci Mücadele değil, sistem ve onun kuklalarıdır. Topluma karşı en vahşi terör saldırısını örgütleyen ve gerçekleştiren sosyalist-faşist PASOK hükümeti ve politik güçtür.
Yargılanacak olan, insanların kanını emen ve toplumun imtiyazsız katmanlarına karşı kitlesel ve sistematik cinayetlere girişerek palazlanan ekonomik elittir.
Yargılanacak olan, rejim ve onun uşaklarıdır.
Yargılanacak olan, küresel sermayenin memurlarıdır.
Yargılanacak olan, insanlık tarihinde işlenen en büyük suçlardan sorumlu olan ekonomik ve politik sistemdir.
Tutuklamalardan bir buçuk sene sonra, burada ayaktayız, pişman değiliz ve örgütle ve mücadeledeki politik seçimlerimizle gurur duyuyoruz.
Devrimci Mücadele yaşıyor ve sadece Yunan değil uluslararası devrimci hareketin bütünleyici bir parçasını oluşturuyor.
Bizi eğmeyi başaramadılar; bizi kırmayı asla başaramayacaklar.
En sonunda, kazananlar biz olacağız.
Devrimci Mücadele üyesi
yoldaş Lambros Foundas onuruna
ÇOK YAŞA TOPLUMSAL DEVRİM Pola Roupa, Nikos Maziotis, Kostas Gournas
11 Ekim salı günü, sabah yaklaşık saat 10’da, neşeli ve yoldaşca bir atmosfer içinde, Devrimci Mücadele’nin üç üyesi Koridallos cezaevinden salıverildi. Ayrılmadan önce, kadın cezaevinin önünde, Pola Roupa, Nikos Maziotis ve Kostas Gournas’la dayanışma içindeki yaklaşık otuz kişi toplandı ve bir süre slogan attıktan sonra kadın mahkumlar arasında Stella Antoniou‘yu selamladı.
Aynı davada suçlanan Kostas Katsenοs‘un derhal serbest bırakılmasını istiyoruz.
Siyasi mahkumların kurtuluşu için mücadele devam ediyor.