Tag Archives: siyasi davalar

Atina: Th.S.’nın 5 Mayıs 2010 olaylarıyla ilgili kovuşturması ve yargılamaya sevkiyle alakalı metni

Hikaye 29/4/2011 tarihinde benim ve 2 yoldaşın beklenmedik gözaltılarıyla başlıyor. Beklenmedik diyorum çünkü bu gözaltılar hiçbir bulgu veya görgü tanığının ifadesine dayanmadan olmuştu. Benim ve 2 yoldaşın adlarını, telefon numaralarımız ve adreslerimizi veren, polisin eline çok ‘kolayca’ geçen isimsiz bir nota dayandırlmıştı bu gözaltılar.

Ardından, Emniyet’te ve medyada yaratılan terör havasında tutuklandık. Hemen sonra bunu evlerimizin güya kanıt bulmak için aranması ve Atina Emniyet Müdürlüğü’nde ellerimde kelepçelerle saatlerce süren izolasyonum izledi. Bu sırada iki gün boyunca medya ve polisin sözcüsü tarafından adımıza tonla çamur atılacak ve yanlış bir şekilde “Marfin’in kundakçıları tutuklandı” diye haber yapılacaktı. Sonra şüphelilerin tespiti için düzenlenmiş odaya gidene kadar yetkililer benim için emniyet merkezi binasının katlarında ‘rehberli bir tur’ ayarlayarak gezdirdiler ve güya beni tespit etsinler diye bir sürü kişi tanık olarak önümden geçti. Bu akşamdan sonra yemin ettirilmeden, parmakizi alınmadan vs, trajik Marfin Bankası şubesi olayı ve Ianos kitabevi saldırısı [iki olayda Atina merkezdeki Stadiou sokağında gerçekleşmişti] hakkında -şanşa bak ki 5/5/2011’de!- ifade vermek için Devlet Güvenlik Hizmetlerine çağrıldık. Bu iki olay bir yıl önce 5/5/2010 tarihli grev seferberliğinde gerçekleşmişti.

İfadelerimizde önceden belirtilen olaylarla ilgili tüm suçlamaları reddettik. İddianamede belirtilenlerden anlıyoruz ki hakkımızdaki suçlamalar açık olarak dayanaksız ve kurgulanmış. Dava yaklaşık bir yıl boyunca açık kaldıktan sonra Mayıs 2012 yaklaşırken bize sorguya çağrılacağımız bildiriliyor. Bu süreçte yoldaşlar tarafından dayanışma eylemleri düzenlendi. En sonunda 1 Şubat 2013 tarihine Marfin Bankası’nın kundaklanmasıyla ilgili sorgu çağrısı bir tek bana yollanıyor.

Bu çılgın terör çığırtkanlığı içinde ifademi verip tüm suçlamaları reddettim. Bu arada bir çoğunun dudaklarından tekrar tekrar aynı laflar döküldü: Pislikler-Gammazlar-Gazeteciler. Bunlar gazete ve haberlerde dava hakkında haber yapıp, mide bulandırıcı analizlerle Marfin’de ölen üç kişinin üstünden yaptıkları medya oyunlarıyla olayın suçlusu olarak beni işaret ediyorlardı…

Apaçık bir şekilde aleyhimde hiçbir kanıt bulunmamasına rağmen sulh yargıcı ve savcı arasında tutuklu yargılanmam hakkında fikir ayrılığı oldu (savcı dosya davasının önemli bir kısmından bi haberdi). Bu yüzden hakimler kurulunun kararını beklemek üzere geçici olarak Evelpidon sokağındaki mahkeme nezarethanesinde tutuldum. Uzun bir bekleyişten sonra yürüyüş ve gösterilerde bulunmamın yasaklanmasını da içeren kısıtlı mahkeme kararıyla serbest bırakıldım. Bu kısıtlayıcı durumlar [yurtdışına çıkma yasağı ve protesto yürüyüşü, gösteri vs katılmamın engellenmesi] hala devam ediyor ve bu yüzden gayriresmi bir ‘esaret’ içindeyim.

2013 Mayıs ortasında mahkemede Marfin kundaklanması ve trajik sonucu olan şube içindeki üç çalışanın ölümüyle ilgili suçlandığım [karara itiraz hakkı ile] bir mahkeme kararı geldi. Yoldaşlar N.L. ve G.P. Ianos kitabevi ve Marfin bankası davalarında beraat ettiler. [Bu arada o gün çalışanları içeri kilitleyen Marfin Bankası’nın üst düzey yöneticilerinin davası Nisan 2013’te başladı.]

Birçoğunuz benim neden ve hangi kanıtlara dayanarak yargılanacağımı merak ediyor olabilir… Dava dosyasındaki görgü tanıklarının ifadeleri, güvenlik kameralarından edinilen fotoğraflar ve videolar, o gün Atina merkezinde gerçekleşen hiçbir saldırıya karışmadığımı açık bir şekilde kanıtlıyor. Sonuç üretmek üzere bu ısrarlı tutumlarında, Devlet Güvenlik birimleri ve adli makamlar benimle olayı gerçekleştirdiği iddia edilen fail ve büyük ihtimalle oradaki binlerce kişinin ortak bir özelliğine odaklanıyorlar. Ayrıca bu politik ortamda -anarşist-antiotoriter ortamda yer almam gerçeğine odaklanıyorlar. Onların paranoyak mantıklarına göre, ‘eğer bu özellikte bir benzerlik varsa, ve o antiotoriterse, biz onu şüpheli kabul ederiz.’ Aynı Villa Amalias işgalevinin tahliyesi sırasında içerideki boş bira şişelerini, antiotoriterler sözkonusu olduğunda Molotof kokteyli hazırlamak için malzeme olarak gördükleri gibi. Ciddi bir davayı öyle ya da böyle kapatmak ve güvenlik alanında sonuç aldıklarını göstermek için artık bu olağanüstü hal devletine karşı çıkan herkesi hedef gösteriyorlar.

Herhangi bir tarafsız mahkemede suçsuzluğumu kanıtlamada hiçbir zorluk çekmeyeceğimi bildiğim halde içim rahat değil çünkü devlet kendi muhafazakar muhattaplarını tatmin etmek için güya savunduğu kanunlara saygı göstermediğini açıkça gösterdi. Bu metni yazdığım sırada anarşist Kostas Sakkas hapishaneden salınması talebiyle 4 Temmuz’da başlattığı açlık grevini sürdürmektedir. Bilmeyenler için söyleyeyim Kostas Sakkas herhangi bir hüküm giymemesine rağmen 3 yıldır hapisanede tutuluyor. [31 ayı aşkın tutukluluktan sonra Sakkas Temmuz 11 2013’te kefalet ve şartlara tabi olarak serbest bırakıldı.] Yunanistan’da tutuklu yargılama süresi 18 aydır. Ama anlaşılan anarşistler için gayrı-resmi bir Guantanamo hapishane kampı var. Ne var ki kanunlar bizi yöneten neo-nazi çete için engel teşkil etmiyor. En belirgin örnek Villa Amalias’ın komik nedenlerle tahliye edilmesi ya da hükümetin Yüksek Mahkeme’nin ERT’in tekrardan açılması için verdiği karara aldırmaması.

Yukarda da bahsettiğim gibi anarşist-antiotoriter alana mensubum ve açık kollektif toplumsal girişimler aracılığıyla toplumsal kurtuluş için mücadele ediyorum. Özgür, sınıfsız, baskının, tahakkümün ve sömürünün olmadığı bir toplum için mücadele ediyorum. Bir işçi olarak maaşlı köleliği hergün yaşıyorum ve ezilenlerin yanında toplumsal ve sınıfsal mücadelelere katılıyorum.

Tüm bunlar göz önünde bulundurulunca, 5 Mayıs 2010 tarihinde Troyka’yla (IMF, Avrupa Birliği, Avrupa Merkez Bankası) birinci Memorandumun imzalanacağı ve grevler tarihindeki en kalabalık genel grev mitinglerinden birine katılmam çok anlaşılır oluyor. Bu mitingde sayıları 200.000’e varan göstericiler saatlarce meclisi kuşatmış ve meclise girip Memorandum oylamasını durdurmaya çalışmıştır.

Oyunun son kısmı şimdi oynanıyor, mahkemeye sevkimden dolayı son savaş şimdi verilecek… Ve bu son savaştan galip çıkanlar direnenler, anarşistler, anti-otoriterler, üç yıldır beni ve 2 yoldaşımı şüpheli gösterip bu üç trajik ölümün sorumlusu olarak bir siyasal alanın tümünü gösteren medya ve devletin pisliği tarafından kötülenen ama bu yalanları gören ve bilen hepimiz olacağız.

Devletin her türlü oyununu ezelim.
Kovuşturmalar bizi korkutmaz, öfkelendirir.

Th.S.
Haziran 2013

Atina: Sosyal Demokrat PASOK ve Aşırı Sağcı LAOS partilerinin Ofislerine Saldırı

Paskalya için kayıtsızlık tapınaklarını tüm iyi vatandaşlar dolduruken, Halandri ve Holargos’un kuzey banliyölerinde LAOS ve PASOK’un ofislerine boya ile saldırıldı. Bu eylem 12 gündür açlık grevinde olan Mitroussias, Sakkas, Karagiannidis için dayanışmak için yapıldı.

Açlık grevindekilere kovuşturmaları durdurun!

STELLA ANTONIOU ‘yu derhal serbest bırakın!

anarşihaber tarafından çevrilmiştir

Khalkida davası: Anarşist yoldaşlar Alexandros Kossyvas, Michalis Traikapis, Maria Economou ve Venos Polykretis aklandı

Bankalar insanları soymayı bıraktıklarında, insanlar da bankaları soymayı bırakacaklar.

30 Kasım 2011, çarşamba, Psakhna’daki (Evia) banka soygunuyla suçlanan tüm yoldaşlar aklandı! Act for freedom now!‘ın yeni sitesinde konuyla ilgili haberleri heyecanla bekliyoruz.

Davanışmanın faydasını olgusal olarak ispatlayan tüm yoldaşlarımıza çok teşekkürler. Savaş tutsaklarına özgürlük için anarşist mücadelemize devam etmeliyiz.

Kimse aramızda “masum” aramasın. Biz tekrar tekrar “suçlanan”ın tarafındayız. Fakir iblislerin, göçmenlerin, kanun-dışıların, soyguncuların, “terörist”lerin yanındayız. Ve hep burda kalacağız; önce, şimdi ve her zaman.

Atina: Devrimci Mücadele davası

Koridallos cezaevindeki özel mahkemenin avlusunda yapılan Devrimci Mücadele bildirisi (5 Ekim 2011)

Devlet’in Devrimci Mücadele’ye karşı saldırılarının ve tutuklamalarının, cuntanın, troykanın ve PASOK hükümetinin Yunan toplumuna dayatmalarıyla bağlantılı olduğu ve hükümetteki sosyalfaşistlerin darbeci bir tavırla, ülkenin, milletlerüstü ekonomik ve politik elitlerine tabi kılınması için yaptığı anlaşmanın imzalanmasıyla ilişkilendirildiği tarihsel olarak kaydedilmiştir (ayrıca kitle iletişim araçlarında ifade edilmiştir).

O zamandan beri, burası, sosyal serveti insafsızca yağmalayan ve imtiyazlı olmayan insanların emeğini daha şiddetli istismar eden Sermaye ve siyasi gücün eşi görülmemiş acımasız saldırılarının yaşandığı karanlık bir döneme girdi. Kapitalizm ve piyasa ekonomisini vuran, temsili demokrasinin politik ve sosyal temellerini aşındıran, sosyal dayanaklarını onarılamaz şekilde baltalayan sistematik krizin ortasında, ekonomik ve politik sistemin hayatta kalması için nüfusun büyük bir bölümünün ötenazisi gerekir.

Bunu, bugün çoğu insan yaşıyor, ve topluma politik mektubumuzda (ki bu mektupla Devrimci Mücadeleye katılma politik sorumluluğunu üstlendik) belirttiğimiz gibi, ortak sağduyumuzu oluşturan bir olay olan, İkinci Dünya Savaşındaki Nazi işgalinde uygulanan şiddetle yarışan bir şiddet söz konusudur.

Bugün, bir buçuk yılın ardından bu dava, Devrimci Mücadele’ye karşı sürdürülen dava, tarihi olarak Yunan devletinin iflası ile ilişkilendirilecektir.

İç ödemelerin askıya alınması halihazırda bir gerçektir. Çöküş sürmektedir ve yakında çöküş tamamlanacaktır ve bizim görüşümüz sonunda kontrol edilemeyecek olacağıdır.

Devrimci Mücadele hareketi, tamamen siyasi özelliklere ve derin toplumsal ve sınıfsal eleştiriye sahip devrimci hareket, büyük ölçüde topluma hergün daha fazla yayılan politik eğilimi yansıtmaktadır: Ekonomik ve politik güce karşı hemen, acilen, hatta silahlı bir saldırı örgütleme gereksinimi.

Bugün, çürümüş sisteme karşı silahlı proleter karşı-saldırının gerekliliği, sadece Devrimci Mücadele’nin metinlerinde ifade edilmiyor; Devlet ve Sermayenin çağdaş diktatörlüğünden kendimizi kurtarmanın, sistematik krizden kesin olarak çıkmanın, insanlığın ve gezegenin milletler ötesi elitin vahşi sömürüsüyle tüketilmesini önlemenin tek yolunun bu olduğu daha fazla kabul gördükçe artan sayıda insanın düşüncelerinde ve sözlerinde de yerini buluyor.

Bu dava, bizim için, mücadelemizde bir andır; rejimin hücrelerindeki esaretimiz boyunca geçen zaman da öyle. Çağdaş totalitarizme, kapitalist sisteme ve temsili demokrasiye karşı savaşmayı asla kesmeyeceğiz. Hücrelerden de olsa, Toplumsal Devrim’in gerekliliğini haykırmayı asla kesmeyeceğiz. Bu davada yargılanacak olan Devrimci Mücadele değil, sistem ve onun kuklalarıdır. Topluma karşı en vahşi terör saldırısını örgütleyen ve gerçekleştiren sosyalist-faşist PASOK hükümeti ve politik güçtür.

Yargılanacak olan, insanların kanını emen ve toplumun imtiyazsız katmanlarına karşı kitlesel ve sistematik cinayetlere girişerek palazlanan ekonomik elittir.
Yargılanacak olan, rejim ve onun uşaklarıdır.
Yargılanacak olan, küresel sermayenin memurlarıdır.
Yargılanacak olan, insanlık tarihinde işlenen en büyük suçlardan sorumlu olan ekonomik ve politik sistemdir.

Tutuklamalardan bir buçuk sene sonra, burada ayaktayız, pişman değiliz ve örgütle ve mücadeledeki politik seçimlerimizle gurur duyuyoruz.

Devrimci Mücadele yaşıyor ve sadece Yunan değil uluslararası devrimci hareketin bütünleyici bir parçasını oluşturuyor.

Bizi eğmeyi başaramadılar; bizi kırmayı asla başaramayacaklar.
En sonunda, kazananlar biz olacağız.

Devrimci Mücadele üyesi
yoldaş Lambros Foundas onuruna

ÇOK YAŞA TOPLUMSAL DEVRİM
Pola Roupa, Nikos Maziotis, Kostas Gournas

kaynak

Act for freedom now‘dan sürekli güncellemeler


11 Ekim salı günü, sabah yaklaşık saat 10’da, neşeli ve yoldaşca bir atmosfer içinde, Devrimci Mücadele’nin üç üyesi Koridallos cezaevinden salıverildi. Ayrılmadan önce, kadın cezaevinin önünde, Pola Roupa, Nikos Maziotis ve Kostas Gournas’la dayanışma içindeki yaklaşık otuz kişi toplandı ve bir süre slogan attıktan sonra kadın mahkumlar arasında Stella Antoniou‘yu selamladı.

Aynı davada suçlanan Kostas Katsenοs‘un derhal serbest bırakılmasını istiyoruz.

Siyasi mahkumların kurtuluşu için mücadele devam ediyor.

Hapsedilmiş tüm savaşçılara özgürlük!